Sayfalar

3 Ağustos 2015 Pazartesi

Son Zamanlar, Kısa Berlin Gezisi ve Bali Gezisi


Ve yine uzuuuunn bir aradan sonra merhabaaa :)) Artık alışmışsınızdır, yazmam yazmam bir an da yardırırım :D Ama yok artık bir düzene giriyorum bebişlerr. Kısaca bahsetmek gerekirse beni tanıyanlar bilir Viyana'da yurtta kalıyordum veee kardeşimin de yanıma geleceği kesinleşince eve taşındık. Çok zorlu bir süreçti. Bunu daha sonra başka bir yazıda anlatmak üzere geçiyorum.
18 Temmuz annemle babamın 25. evlilik yıl dönümüydü. Babam ve annem için 25. yıl önemliydi kısaca ve bütün bir aile bir arada kutlamak istedik. Biz Amerika veya uzak doğu derken tabiki bir engel çıktı. Abim daha bu yaz Berlin'de çalışmaya başlamıştı ve doğal olarak izin alamıyordu. Eee biz durur muyuz? O gelemezse biz ona gideriz dedik ve tüm planları değiştirdik. Vee benim de Amerika hayallerim suya düşmüş oldu. Hoş hiç görmediğim yer değildi sadece alışveriş için gitmek istiyordum neyseeee... Plana göre birkaç gün Berlin'de  kalıp Bali'ye geçiş yapacaktık. Eh tabii ailemin amacı Berlin'i gezmekten çok abimi görmekti. Bu yüzden pek ayrıntılı gezmedik doğrusu. Neyse çok uzun bir giriş oldu, başlayalım anlatmayaaaa :))

1. Gün: Berlin'e Gidiş



Hep derdim kendime, Zeynep bak not tut unutuyorsun sonra diye. Nitekim öyle de oldu. Tatilin ilk günleri uçup gitmiş kafamdan :( Neyse saatini hatırlamıyorum ama her zamanki gibi ay geç kaldık, bir şey unuttuk mu nidaları eşliğinde havalimanına yola koyulduk. Antalya'dan İstanbul'a, oradan da Berlin'e uçtuk. Ve benim tatlı abim tabi kiii işi gücü bırakıp bizi almaya gelmişti. Havalimanında yedek hat alarak otobüsle otelimizin olduğu yere doğru yola koyulduk.




Açıkçası kendimi son hafta öyle bir Bali'ye kaptırmıştım kii Berlin'i unutmuştum. Kısaca SIFIR bilgiyle gittim. Tüm planları da ben yaptığımdan birazcık sıkışmıştım. Her neyse abim bizi otel civarında bırakıp işine devam etti, biz de otele uğrayıp etrafı keşfetmeye çıktık.


Anladığım kadarıyla şehrin kalbi Alexanderplatz'da atıyor. Oradan istediğiniz yere gidebilirsiniz. Alışveriş merkezleri falan hep burada. Metrodan çıkar çıkmaz kocaman bir meydan ve televizyon kulesi sizi karşılıyor. Bize mi öyle rastladı bilemiyorum ama sokakları çok temiz değildi. Onun dışında yine de kendine has bir çekiciliği vardı.
Biz de ilk iş bu meydana geldik. Abimin iş yeri buradaydı böylelikle burada vakit geçirirken onun da iş çıkışını yakalayabilecektik.

Abim ve kardeşim :)


Masum gözüktüğüne bakmayın çok acıydı..

Abim de çıkınca yemek yemeye alışveriş merkezine attık kendimizi. Hepimizin üstünde yorgunluk vardı. Kısaca o gün pek bir şey yapmadık, onun yerine bol bol sohbet ettik, özlem giderdik.

2.Gün için yarını bekleyin :)


13 Ocak 2015 Salı

Antalya Tahtalı Teleferiği

1 ocakta çok sevdiğim kediciğim Prensi kaybetmenin de üzüntüsüyle (yazısı sonra gelecek) kendimizi eve kapatmıştık. Kendimize gelmemiz gerekiyordu. Benim dikkatimi ne dağıtabilirdi?? Tabii ki gezmek! Annem daha önce gitmişti ancak ben gitmemiştim. Eee bu kadar övünce tabi Tahtalıya doğru yola çıktık. Antalya- Kemer yolu üzerindeydi. Antalya merkezden yaklaşık 40 dakika da vardık. Antalyadaysanız kış olsa bile yağmur, fırtına yoksa hava ılık hatta bazen sıcak olur. Yine öyle bir gündü. Hava sıcacık tepede güneş. Alt istasyona vardığımızda hava hafif kararmıştı. Tabii içerdeki kameralardan tepede kar olduğunu da görmemiz bizi ürkütmedi değil. Sonuçta 2365 m yüksekliğe çıkacaktık.
Kış sezonunda olduğumuz için çıkış-iniş 45 tl idi. Ancak yaz sezonunda giderseniz 60 tl oluyor. Öğretmenseniz öğretmen indirimi mevcut. Ne yazık ki öğrenciler için bir şey yapmamışlar. Bir çıkış yaklaşık 10 dk sürdü. Kabinler 80 kişilikmiş. Ama çıkarkenki manzara paha biçilemezdi. 
Benim çok olmasada azımsanmayacak kadar yükseklik korkum var. Eh tabii kapılar kapanınca insan bir tırsıyor. Sanırım benden çok klostrofobisi olanlar korkmalı. Düşünsenize havada asılı kalıyorsunuz.. Şaka şaka, Korkmanıza gerek yok. Zaten etrafa büyülenmiş halde bakakalıyorsunuz.




Arada sizi fena halde sallayıp "noluyor, düşmesin bu" moduna soksada asıl korkuyu sisin arasına girdiğinizde yaşıyorsunuz. Ama alışmış olcağınızdan ( alışmış olduğunuzu umuyorum) tepeye varmak için heyecan yapıyorsunuz. Özellikle ben İstanbul'dan taşındığımızdan beri Antalya'da kar yüzü görememiştim. Karı çok özlemiştim ve bir an önce ayak basmak istiyordum.




Vardığımızda manzara nefes kesiciydi demek isterdim ancak sadece bembeyazdı. Yani yazın gelinse olabilecek manzarayı düşünün. Ama tabi benim için önemli olan kardı ve kara dokunmak kadar mutlu edici bir şeyin olmadığını anladım. 
O temiz havayı içinize çekmek, o soğuk havayı hissetmek bambaşka. Bilmiyorum, küçücük alanda her yerin bembeyaz olması çok hoşuma gitmişti benim. En sonunda da içeri girip sıcacık bir salep ya da kahve içmek isteyeceksiniz :)
Bu da benim güzeller güzeli kardeşim :)


Kısaca diyeceğim şu ki eğer yolunuz Antalya'ya düşerse buraya mutlaka gelin :)









Eee çıkışta da Aksu'da köfte piyaz yemeden olmazdı değil mi? Hadi çok öpüldünüz başka bir gezi yazısında görüşmek üzere :* :)




26 Aralık 2014 Cuma

Day 2: Yeni Yıl Ağacı

Küçükken çok severdim kardeşimle evi süslemeyi. Doğum günlerinde, yeni yıllarda, bayramlarda... Ama özellikle yeni yıl ağacını süslerken ayrıca bir zevk alırdım. Her bir süsü en ince şekilde düşünerek yerleştirirdik. Daha sonra yeni bir şey keşfetmişiz gibi onu izlerdik. Ama şuan bir önemi var mı derseniz. Olsada olur olmasada olur. Belkide o karışık görüntü artık gözümü yoruyor. Asıl beni heyecanlandıran yeni yıldan beklentilerim. 2014'e girerken okadar çok şey dilemiştimki.. 2014 benim için bazı şeylerin farkına vardığım bir yıl oldu. Neler yaşadım neler oldu derseniz:
• Çok çalıştım, iyi bir yere girmek istiyordum. Çalıştığım tempoya göre iyi de bir yeri kazandım.
• Ne kadar uğraşsam da matematik, kimya ve fiziğim hiç iyi olmadı son sene. Bu nasıl sayısal öğrenci demeyin sonra.
• İstanbulda gezerken Antalya'da okul balomu kaçırdım. Bu da ayrı bir unutkanlık.
• Lise biterken arkadaşlıklar bitmez diyodum yanılmışım. 
• 6 Ekimden beri Viyana'da yaşıyorum.
• Almanca öğrenmeye başladım, tabi ya tabiki zorunluluktan! 
• Aradan zaman geçince lise zamanlarının çok saçma, ergence olduğunu anlıyorsun. Aşk mı ne aşkı?!
• Güney Amerikayı çok merak ederdim gezip gördüm :)
• Saçımı birçok kez kestirip boyattım, en iyisinin kendi doğal saç rengim olduğuna karar verdim.
• Tabiki özlediğim Güney Afrika'ya da gittim. Arada kendinizi tatillerle ödüllendirin. Rahatlamış, stressinizi atmış bir şekilde dönüyorsunuz. 
• Çok kilo aldım, alıyorum veremiyorum.
• Sabırsızlaştım da doğrusu, sabretme yeteneğimi kaybettim. Ağlayan bebeğe bile dayanamıyorum.
• Artık kendimle daha barışığım, eskisi gibi kusurlarımı dert etmiyorum. Açıkcası kusurlarımızın hepimize ayrı bir kişisel özellik kattığını düşünüyorum.
• Yıllardır Güney Kore ve Japonya diye ölüyordum. Cidden de gitme fırsatı buldum. Sevdim sevdim bayıldım. Sonra anlatcam onu.
• Kore'de saçımı kestirmek hayalimdi gerçekleştirdim.
• Hiç ummadığım anda karşıma hayatımın aşkı çıktı ❤️ 
Bunlar gibi okadar çok şey geçtiki başımdan. Sanırım olgunlaşıyoruz artık :) 

25 Aralık 2014 Perşembe

Mutlu Olmak

Yazcam diyip de ertelediğim okadar şey olmuşki. 1 yıl geçmiş resmen en son yazdığımdan beri. Neler yaptım neler yaşadım bunca zaman... Mesela artık Viyanada yaşıyorum. Lise bitti, üniversiteye geçtim. Düşüncelerim, her şeyim değişti. Kilo vermedim aksine git gide kilo aldım. 19 yaşımda saçımda 4-5 tel beyaz var. Kendime bakmayı bıraktım resmen. Ama bi dur demek gerekiyordu değil mi? Hep gördüğüm ve tabiki yapmaya üşendiğim #100HappyDays projesine bugün katıldım :) bakalım 100 gün boyunca devam edebilcek miyim.. 


23 Aralık 2013 Pazartesi

Yeni Yıla Az Kala

Zaman geçiyor, bir takım şeyler değişiyor. Hayatına yeni insanlar giriyor kimileri çıkıyor. Hayatın akışına öyle bir kaptırmışsındırki "oha o kadar oldu mu ya, bu ne zaman olmuştu" durumuna düşersin. Neyse işte benim de taşınalı 1 seneyi geçmiş 2 sene olcak. Bakıyorum bu kısa sürede birçok kişiyle tanıştım. Bazıları kaldı hayatımda, bazıları sanki bir filmiş gibi kısa ve öz geçti gitti.. 2013 çok bereketli bir yıldı benim için. Geçen sene dünyayı gezmek istiyorum dedim, gitmediğim çoğu yere gittim. Ne dilersem oldu. Yalnızdım burda. Artık değilim. Kimbilir belki alıştım belki gerçekten yanımdalar.. Bilemiyorum. Bu senenin başka bir önemi de artık 18 yaşımdayım!! 5 yıldır hayal ediyordum. Garip hissediyor insan. 18 yaşına gelmeden önce yapılcaklar listesini de yazarım bir ara. Kendimi daha güçlü hissettiğim de bir gerçek. Hayatta her zaman sizinle dalga geçen ezen insanlar olcaktır. Artık tek diyebilceğim bırakın kendi kendilerine oyalansınlar. Önemli olan sizin ne hissettiğiniz..

2 Ekim 2013 Çarşamba

My Lovely Cat


Bu tatlı mı tatlı kedi benim kedim Prens :) Daha fazlası için yarınki yazımı bekleyin...

New Shoes!!


Ayakkabılar, ayakkabılar.. Kıyafeti en iyi tamamlayan parça. Genelde insanlar birisine bakarken ilk ayakkabılara bakarlar. Eh benim de en sevdiğim ayakkabı topuklu ayakkabı olduğuna göre kendimi bu güzel ayakkabı ile ödüllendirdim. Sınav stresiydi derken her yeni parça insanı biraz olsun rahatlatıyor doğrusu. Kendisi dolabımda en favori ayakkabılarım arasında yerini aldı bile..
                                                                     XOXO Zapara...